Son Güncelleme: 28 Ekim 2013 18:04 Eski Hak-İş Başkanı ve AK Parti Çorum Milletvekili Salim Uslu, “Belki de Cumhuriyet tarihinde hanımının soyadını alan ilk erkek benim dedemdir.” diyor gülerek. Dedesi sevdiği kızla evlenince Ahıska olan soyadını değiştirmiş, Uslu olmuş…
Dedesi Seyfullah oğlu Mehmet Bey, kendisinden dört yaş büyük teyze kızı Zehra’ya gönlünü kaptırıp evlenmemiş olsaydı, Türkiye onu Salim Ahıska olarak tanıyacaktı. Sendikacılığın duayen ismi şimdi kayıtlarda, eski Hak-İş Başkanı ve AK Parti Çorum Milletvekili Salim Uslu olarak geçiyor. Ahıska’dan Uslu’ya giden yol aslında sadece bir aşk hikâyesi gibi pembe değil. Kafkaslar’dan Çorum’a uzanan aile hikâyesi, aynı zamanda bir Türkiye gerçeği. Stalin zulmünden kaçan diğer Ahıskalı soydaşları gibi bir dram yaşamamışlar Allah’tan. Onların gurbeti, çok daha önce, Kafkaslar’ın yanıp yıkıldığı 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı (93 Harbi) sonrası, büyük dede Süleyman oğlu Seyfullah’ın Bursa’ya gelmesiyle başlıyor. Türkiye’yi vatan bellemeleri de aynı büyük dedenin imam olarak Çorum’a yerleşmesiyle başlamış. Aynı zamanda el melekeleri de çok gelişmiş biri Seyfullah dede. Hat sanatı icra ediyor, saat yapıyor, bir yandan da cami süslemeleri ile meşgul oluyordu. Çorum merkeze bağlı Çakır köyünde Ayşe isimli bir kızla evlenip üç çocuk sahibi oldu. İki oğlundan biri olan 1913 doğumlu Mehmet, bizim başlığımıza konu olan Salim Uslu’nun dedesiydi.
TEYZE KIZININ SOYADINI ALDI?
Genç yaşta annesini kaybeden Mehmet, üvey anneyi kabullenemeyince Alaca ilçesindeki teyzesinin yanına yerleşir. Bu arada 1934 yılında Soyadı Kanunu çıkar. Bütün baba tarafı gibi o da, köklerinden dolayı ‘Ahıska’ soyadını alır. Ancak birkaç yıl sonra teyzesinin kızı Zehra ile evlenince soyadını ‘Uslu’ olarak değiştirir. Salim Uslu, “Belki de cumhuriyet tarihinde hanımının soyadını alan ilk erkek dedemdir.” diyor gülerek. 1983’te babaanne vefat edinceye kadar aralarındaki sevgi, hürmet ve sadakati gıptayla izlemişler. “Babaannem, dedemin beğendiğini bildiği için saçlarını daima uzun ve çift örgülü tutardı. Aralarında müthiş bir sevgi vardı. Çok da hürmet ederlerdi. Eski Anadolu kadını işte, dedem içeri girdiğinde babaannem mutlaka ayağa kalkar onu karşılardı.” diye anlatıyor. Dede Mehmet Uslu, 1987’de, eşinin öldüğü yaşta hayata gözlerini yumana kadar da sürmüş bu sevgi. Salim Bey’in eşi Necla Hanım da bir gelin olarak geldiği bu evde o aile saadetine tanık olmuş. Özellikle Zehra nineye hayran. “Dedeye çok bağlıydı. Ölünceye kadar bir dediğini iki ettiğini görmedim. Eve misafir bile gelse ilkin onun yemeğini verirdi. O yemeden kendisi karnını doyurmazdı.” diye anlatıyor merhumeyi.
DEDE BİZ NİYE AHISKA DEĞİLİZ?
Mehmet-Zehra Uslu çiftinin üç çocukları oluyor ama kız bebekleri daha yaşını bile tamamlayamadan ölüyor. Diğer ikisi erkek, İsmail ve Seyfullah. İsmail Uslu, Salim Bey’in babası. ‘Soyadı’ ailenin gündeminde hep olmuş. Dede hayattayken torunları sürekli sorarmış; “Dede biz niye Ahıska değiliz?” Gerçeği söyleyemezmiş dede, “Çünkü ben çok usluymuşum. Soyadını yazan memurlar benim bu halimi beğenip ‘Uslu’ yazmışlar.” diye geçiştirirmiş. Gerçeği çok sonraları Salim Uslu ortaya çıkarmış. Hem baba hem de anne tarafından soy kütüğünü çıkardığında dedesinin önce ‘Ahıska’ soyadını aldığını, evlendikten sonra değiştirdiğini görür. Bunda, Mehmet Bey’in eşine olan sevgisi kadar, ‘üvey anne’ nedeniyle babasına olan kızgınlığının da rol oynadığını düşünüyor Salim Uslu. Dedesinin kardeşi olan büyük amcaları Ahmet Ahıska, Çorum şivesiyle, “Ya oğlum şu soyadınızı değiştirin heri.” diye takılırmış sık sık. Fakat artık zor gelmiş ‘o saatten sonra’ soyadını değiştirmek. Baba İsmail Uslu hiç düşünmemiş mesela. Ondan sonra da zaten tamamen gündemden çıkmış. “Uslu uslu gidiyoruz işte” diye espriyle özetliyor durumu Salim Uslu.
BİRİ BAŞKAN DİĞERİ İŞÇİ
Salim Uslu’nun babası İsmail Uslu, Milli Görüş geleneğinin unutulmaz siyasetçilerinden, eski Fazilet Partisi (FP) Grup Başkan Vekili Yasin Hatipoğlu’nun arkadaşı. Hatipoğlu, 1963-67 arasında Çorum Alaca Belediye başkanı iken o da belediye işçisi ama bu arkadaşlıklarına engel olmamış. Hatipoğlu’nun ayrılmasından sonra Hacı Ömer Çelik’in belediye başkanı olmasıyla birlikte İsmail Uslu’nun da kaderi değişmiş. Şimdiki Sinpaş Holding’in patronu Avni Çelik’in babası olan belediye başkanı ile kişisel sürtüşmeler yaşanmış. İsmail Bey biraz da dik başlı olunca kendini ‘kapının önünde’ bulmuş. Bir süre işsiz kaldıktan sonra da ‘ver elini Alamanya…’ Beş yıl öncesine kadar orada kalmış. Salim Uslu kısa yaz tatilleri dışında babasının yanına gitmemiş ama diğer iki kardeşi Halim ve Alim Uslu’lar Almanya’ya yerleşmiş.
16 YIL MAAŞ ALMADIM
Salim Uslu, baba dostu Yasin Hatipoğlu’nun kurucularından olduğu Hak-İş Konfederasyonu’nun 16 yıl başkanlığını yaptı. Lisenin ardından Çorum’dan Ankara’ya gelen Uslu, doğru ‘Yasin amcası’nın yanına gider. İş bulur ve çalışmaya başlar. 1976 yılında sendikacılık faaliyetlerinin başlamasıyla birlikte kendisi de bu çalışmalarda yer alır. Öz Gıda-İş başkanlığı yapar. Daha sonra Yasin Hatipoğlu, Necati Çelik gibi isimlerin halefi olarak uzun yıllar Hak-İş’in başında bulunur. Uslu, “16 yıl boyunca Hak-İş’ten hiç maaş almadım. Zaten kendi sendikam Öz Gıda-İş’ten alıyordum. Hak-İş bizim için geçim kapısı değil, bir idealdi.” diyor.
AHISKA FİLMİ YAPILMALI
Salim Uslu, her ne kadar soyadını Ahıska olarak değiştirmemiş olsa da kökenlerine ilgisi fazla. “Dünyada en mazlum iki millet var; biri Ahıska Türkleri, diğeri de Kırım Türkleri. Sovyetler kuruldu, yıkıldı, hâlâ topraklarına dönemeyen iki millet…” diyor. Özellikle 1944’te Stalin döneminde yaşanan ‘büyük sürgündeki’ dramları anlatırken gözleri doluyor. Dışarıdan tahtalarla çivilenmiş hayvan vagonunda hamile kadının sancısı başlar. Yanındaki hanımlar ıkınmasını ister. Fakat genç kadın edebinden ıkınamayınca vagondaki bir adam yanık bir türkü söylemeye başlar. Sonra bütün vagon ona eşlik eder. Sessizlik bozulunca kadın bebeğini dünyaya getirir. Diplomat Fırat Sunel’in, ‘Salkım Söğütlerin Gölgesinde’ kitabında da geçen bu anıdan yola çıkarak bir film hayali kuruyor Salim Uslu. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’le görüşmüş. Bir çalışmanın yürütüldüğünü söylüyor. “İnanılmaz dramlar var o sürgünde. Mutlaka filmi çekilmeli. Belki bu filmin ‘Schindler’in Listesi (Nazi zulmünden kaçırılan Yahudilerin anlatıldığı Oscar ödüllü film)’ gibi sponsoru olmaz ama Ahıska Türklerinin yaşadıklarının da dünyaya anlatılması gerek.” diye ekliyor.