Anadolu’nun ilk medeniyetlerinden Hatti ve Hititlerin kültürel mirasının bulunduğu, milattan önce 6 binlerden izler taşıyan Hattuşa Ören Yeri, UNESCO “Dünya Kültür Mirası” ve “Dünya Belleği” listesinde yer alıyor. Çorum‘un 80 kilometre güneybatısında yer alan Boğazkale’de etrafı 7 kilometre surla çevrili, 2 kilometrekare yerleşim alanına sahip Hattuşa Antik Kenti ve Yazılıkaya Tapınağı, yılın her mevsimi değişen görünümüyle misafirlerini ağırlıyor. 1906 yılından bu yana yapılan kazılarda 8 bin yıllık geçmişi olduğu tespit edilen tarihi kentteki mimari eserler, ziyaretçilerini zamanda yolculuğa çıkarıyor. Hitit medeniyetine yaklaşık 450 yıl başkentlik yapan Hattuşa Antik Kenti’nde 1906’da başlayan arkeolojik kazılar, 118 yıldır devam ediyor. Alman Arkeoloji Enstitüsü adına Prof. Dr. Andreas Schachner başkanlığında 2006’dan bu yana yürütülen kazı çalışmalarına her yıl farklı ülkelerden ve farklı branşlardan bilim insanları katılarak Türkiye’nin arkeoloji literatürüne katkı sağlıyor.
Schachner, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Hattuşa’nın uzun süre başkent olması ve 8 bin yıllık geçmişe sahip olmasından dolayı burada yapılan kazıların benzersiz bir arşiv niteliğinde olduğunu söyledi. Hattuşa’daki kazılarda sürprizlerle karşılaşabildiklerini belirten Schachner, “Boğazköy’de (Hattuşa) her yıl sizi neyin beklediğini bilmiyorsunuz. Bazen çok normal geçiyor, bazı seneler ise sürprizlerle dolu olabiliyor. Bu sene şimdiye kadar sürpriz bir şeyle karşılaşmadık ama sezonun 3’te 2’si önümüzde. Dolayısıyla, bakalım bizi neler bekliyor.” dedi. Hattuşa’da ağırlıklı olarak Hitit dönemi üzerinde çalıştıklarını, kazı çalışmalarının Hattuşa’nın kuzeybatı yamacındaki Büyük Kale’de, Saray’da ve Yukarı Şehir’in batı yamacında yoğunlaştığını dile getiren Schachner, kazılarda elde edilen buluntuların tek başına anlam ifade etmediğini, bulunduğu çevreyle birlikte değerlendirilerek çeşitli dönemler hakkında bilgiler verdiğini kaydetti.
“Hattuşa’da her dönemde sürprizlerle dolu buluntular karşımıza çıkabiliyor”
Schachner, şu bilgileri verdi: “2 sene önce Yerkapı’da tespit edilen hiyeroglifleri incelediğimizde Yukarı Şehir’in planlanması, kendi dönemindeki ideolojik manasıyla ilgili birçok yeni şeyler öğrendik. Aynı şey Kalasma tableti ya da kemik üzerine kakma eser için de geçerli. Hepsi bize değişik bir şeyler aktarıyor. Geçen sene Demir Çağ tabakasında ilk kez bir sikke bulundu. O sikkenin Milet şehrinden geldiğini tespit ettik. Demir Çağı’nda bu kadar uzun menzilli değiş tokuş olduğunu görüyoruz. Veya bir tabaka içinde Bizans dönemine ait kurşun mührü bulduk. Bu tarz kurşun mühürler kendi döneminde bir kağıt üzerinde yazılmış bir metnin mührü olarak kullanılmış. Bu mühür Antakya’da papazlık yapan biri tarafından gönderilen bir yazının arkasındaydı. Böylece biz Antakya’ya kadar giden bir ilişki ağı olduğunu görebiliyoruz. Hattuşa’da her dönemde sürprizlerle dolu buluntular karşımıza çıkabiliyor.”
Hattuşa, milattan önce 6 binde başlayarak bugüne kadar iskan edilmiş
Hattuşa’daki arkeolojik kazıların, uzun soluklu olmasından dolayı çok önemli olduğuna dikkati çeken Schachner, şunları kaydetti: “Biz her yeni buluntuyla eski buluntuları tekrar değerlendirmek durumundayız. Hattuşa, milattan önce 6 binde başlayarak bugüne kadar iskan edilmiş. Her döneme ait izlerin tarafımızdan bulunup değerlendirilmesi, Kuzey İç Anadolu’da yaşayan insanların yaşam tarzı, tarım tarzı, kullandıkları hayvanlar, kültürleri konularında bilgiler aktarıyor olması önemli. Böylece karşılaştırma yaparak o dönemler hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Bu nedenle Hattuşa, ünik bir tarihsel arşivdir. Tabii ki en önemli dönemi Hitit dönemidir, başkentlik yapmasından dolayı. Siyasi ilişkiler, dini uygulamalar, uluslararası ilişkilere kadar uzanan veriler elimize geçiyor ki böylece bu dönemi aydınlatabiliyoruz.” (AA)